Hiç bir şey onu o iki katırlı kasabadan uzak tutamaz.
Mislim da ih je ukrao od onog tko ga je ubio.
Sanırım onları, kendisini öldüren kişiden çalmıştı.
Hvala ti što si me spasio od onog trgovca.
O adamı durdurduğun için sana teşekkür etmek istiyorum.
Kako mogu vidjeti dalje od onog što vidim dalje od ovoga?
Bu varken gördüklerimin ötesine nasıl bakabilirim?
Da je svjetlo u Tokiju različito od onog u Pragu.
Ve Tokyo'daki ışık Prag'daki ışıktan farklı.
To je manje no 10% od onog što sam vama zaradio ovog kvartala.
Bu size ayırdığım son üç aydaki miktarın yüzde 10'un dan daha az.
Jedina čudna stvar je da vas ima pola od onog broja vas koji se ranije ukrcao.
Yalnız sıra dışı ilginçlikte bir durum var yarınızdan fazlası burada değil gibi.
Možda ti žena pati od onog ŽZK sindroma koji sam vidio na vijestima.
Belki karın haberlerde gördüğüm şu ÇKB hastalığına yakalanmıştır
Ali sve bi trebalo biti bolje od onog što smo ostavili za sobom.
Ama her şey arkamızda bıraktıklarımızdan daha iyiydi
To je pola od onog što sam platila prije par dana.
Birkaç gün önce iki katını ödeyerek aldım.
I ja ih više ne čujem, od onog trenutka kada sam odlučila otići.
Ben de duymaz oldum onları. Gitme kararı aldığımdan beri.
Ross "The Boss" Rhea i Xavier LaFlamme će se ponovo sresti na ledu još od onog brutalnog udarca prije 3 godine u Montrealu.
Üç yıl önce Montreal'de yaşanan vahşi darbeden sonra Ross Rhea ve Xavier Laflamme aynı buzu paylaşacaklar.
Od onog što je ostalo ću napraviti živi pakao.
Hayatından geriye ne kaldıysa cehenneme çevireceğim!
Ovdje nećete naći ništa od onog što vam treba.
Burası gidip ihtiyazınız olan şeyi bulacağınız bir yer değil.
Stvar koja se počela razvijati između mene i Carly nisam mogao odvojiti od onog što se desilo mom bratu.
Carly ile aramda yaşananlarla kardeşimle arada yaşananları birbirinden ayıramadım.
James, trebamo li mu dati nešto love od onog što smo uzeli?
James, ona aldığımız paradan biraz versek mi?
A biste li rekli da bi suđenje održano kod Iskrenih bilo puno pravednije od onog koje bi održali Učeni?
Yani Dürüstlük'te yapılacak bir mahkemenin doğası gereği Bilgelik'te yapılacak bir mahkemeden daha âdil olduğunu mu söylüyorsunuz?
Ništa u stvarnom životu ne mogu učiniti špijunu a da je prljavije ili nelagodnije od onog što moj mozak sada može skuhati.
Beynimin uydurabileceğinden daha çirkin ya da üzücü olanı gerçek hayatta birinin casusun tekine yapabileceği bir şey yok.
Pustite neka se neprijatelji sami istrijebe, a kada sve završi, uzmite Oštrozimlje od onog lopova koji preživi.
Bırakın tahtın düşmanları birbirini boğazlasın. İşleri bittiğinde de, Kıştepesi'nde kalan hırsızdan orayı alırsınız.
Mislim da mi je pomalo teško razdvojiti stvarnost od onog vraga koji ovo već je.
Gerçek dünya ile bu yaşadığımız neyse ayırt etmekte zorlanıyorum galiba.
Jesmo li čuli nešto od onog malog Malog šefa kog smo poslali kod Templtonovih?
Templetonların yanına gönderdiğimiz... Patron Bebek'ten ses çıktı mı?
Dakle, imamo stvaran problem ovdje, ne veći od onog koji imaju lavovi, muški lavovi.
Şimdi burada gerçek bir problemimiz var. Daha fazla aslan yerine sadece erkek aslanlar.
Taj stvarni osjećaj otuđenja od onog dijela nas koji je donio odluku zbog koje žalimo.
Bu, pişmanlık duyduğumuz bir kararımızdan doğan tam bir yabancılaşma duygusu.
Bilo je pomalo drugačije od onog što inače radiš. Ali bilo je odlično.“
Normalde yaptığından biraz daha farklıydı. Ama harikaydı."
(Smijeh) No ako vjerujemo da smo bolji od onog drugog to znači da imamo veću vjerojatnost da dobijemo promaknuće, da ostanemo u braku, jer smo društveniji i zanimljiviji.
(Kahkahalar) Ancak diğer bir başkasından daha iyi olduğumuza inanabiliriz, yani o terfiyi daha muhtemel alacağız, evli kalacağız, çünkü biz daha sosyal, daha ilgi çekiciyiz.
I uistinu su to učinili -- no uglavnom onda kada je informacija koju smo im dali bila bolja od onog što su očekivali.
Gerçekten değiştirdi -- ama onlara verdiğimiz bilgi çoğunlukla beklediklerinden iyiydi.
Jer one zapravo ne opisuju ništa od onog što vidimo i nikoga koga znamo i ništa što zapravo jesmo.
çünkü gerçekten, bunlar gördüğümüz hiçbir şeyi ve tanıdığımız hiç kimseyi ve olduğumuz hiçbir şeyi betimlemiyor.
Proučavam suprotno: kad se sjete, kad se sjete stvari koje se nisu dogodile ili se sjete stvari koje su drugačije od onog kakve su stvarno bile.
tam tersine, insanların hatırladıkları konular üzerinde çalışıyorum. Örneğin hatırladıklarını düşündükleri yaşanmayan olaylar veya gerçekte onların hatırladıklarından farklı şekilde olan olaylar.
One se drukčije smiju kada ih se škaklji i kad se igraju jedna s drugom, a to je možda nalik situaciji koju imamo kod nenamjernog i škakljajućeg smijeha koji se razlikuje od onog društvenog.
Şempanzeler gıdıklandıklarında farklı birbirleriyle oynarken farklı gülerler. Biz de burada böyle bir şey görüyor olabiliriz. İstemsiz ve gıdıklanırkenki kahkahanın sosyal kahkahadan farklı olması. İkisi işitsel olarak çok farklı.
Njihov utjecaj na svijet nije bio puno veći od onog meduza ili krijesnica ili djetlića.
Dünya'ya etkileri denizanasından veya ateş böceklerinden veya ağaç kakanlardan daha fazla değildi.
Ovaj pokret temelji se na jednostavnoj ideji: ono što dijelimo je mnogo snažnije od onog što nas razdvaja.
Bu girişim basit bir fikre dayanıyor: Paylaştığımız şeyler, bizi ayıran şeylerden çok daha güçlüdür.
Ako bismo danas izumili automobil, za razliku od onog otprije 100 godina, znajući ono što znamo o problemima povezanim s tim proizvodom i s obzirom na danas postojeće tehnologije, što bismo stvorili?
Bugün otomobili yeniden icat edecek olsak, 100 yıldan daha öncesine gitsek, ürünümüz ile ilgili bildiğimiz tüm ayrıntılar ve bugünkü mevcut teknolojik olanaklar ile acaba nasıl yapardık?
Ništa od onog što ćete vidjeti na ovom filmu nije posebno uvježbano.
Bu videoda göreceğiniz hiçbir şey önceden talim edilmedi.
Pitao sam ih: "Onda, jeste li što od onog pogledali?"
Onlara "Peki bu işe bakabildiniz mi?"
To je dohodak Aronov i njegovih sinova od žrtava paljenih u čast Jahvi; dodjeljuje im se od onog dana kad se dovedu da vrše svećeničku službu u čast Jahvi.
Harunla oğulları kâhin atandıkları gün RAB için yakılan sunulardan paylarına bu düştü.
O Josipu reče: Zemlju mu je Jahve blagoslovio; njegovo je najbolje od onog što daje rosa nebeska i što se u bezdanima dolje krije!
Yusuf için de şöyle dedi: ‹‹RAB onun ülkesini Gökten yağan değerli çiyle Ve yeraltındaki derin su kaynaklarıyla kutsasın.
Najbolje od onog što daruje sunce i što mlađak novi nosi,
Ülkesi güneş altında yetişen ürünlerin en iyisiyle, Her ay yetişen en iyi meyvelerle,
U Egiptu više ne može uspjeti ništa od onog što čine glava i rep, palma i sita.
Mısırda kimsenin yapabileceği bir şey kalmadı; Ne başın ne kuyruğun, ne hurma dalının ne de sazın.
podijeliti kruh svoj s gladnima, uvesti pod krov svoj beskućnike, odjenuti onog koga vidiš gola i ne kriti se od onog tko je tvoje krvi.